Yaşam

Ciwan Haco: Sesim oldukça devam edeceğim

diljen roni

Sanat hayatı boyunca birçok esere imza atan Ciwan Haco ile yeni müziği “Vejin” vesilesiyle bir röportaj gerçekleştirdik.

Sanatçıyla son yaptığı müziklerden eski albümlerine, folklorik ve çağdaş müziğe bakışından yazar Mehmed Uzun’la arkadaşlığına kadar birçok konuyu konuştuk.

Müziğiyle, sözüyle, Kürtçe müzik çabasıyla Ciwan Haco kimdir sizin gözünüzde? Amacına ulaştı mı?

Bana sorarsan müziğin sonu yok, o yüzden kimse sona ulaşamıyor. Müziğe başladığımda bu kadar sevileceğimi bilmiyordum. Halkımın bana olan sevgisini dünyadaki hiçbir şeye değişmem. Bunu ne zaman anladım? Batman konserinde… Şok oldum. Bu çok değerliydi. Defalarca bahsettim. Ama şunu söyleyebilirim: Müziğin sonu yok ama ben aradığıma ulaştım. İnsanlarım beni ne kadar çok severse, ben de onları o kadar çok seviyorum. Evet, buna ulaştım.

1990’dan 2000’e kadar dinleyici kitlenizin büyük çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşuyordu. Gitar, saksafon gibi enstrümanlar sizin sayenizde tanınır hale geldi. Kürt müziğinin geleceğine dair öngörüleriniz nelerdir? Gençlere ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz?

Folklor müziği, Kürt müziğinin değerli bir modülüdür, ancak eksiklikleri vardır. Elbette öyle olmalı ama müzik dinamiktir. Müzik her zaman canlı olmalı, yerinde durmamalı. Hem çağdaş hem de folklorik bir yanı olmalı. Dikkatli baktığımda Kürt müziği geriye gidiyor. Bazı insanların folklorik müzik aradığını görüyorum. Doğal insanların da onları dinlemesini istiyorlar. Ama kulaklarımız ve ruhumuz batı müziğine alışmalı. Tabii ki gidilecek çok yol var. Biraz çaba gerektirir. Bu benim için çok değerli. Son yıllarda söylediğim modüller eski şarkılarıma göre daha güncel. Gençleri anlıyorum, halkın onları dinlemesini istiyorlar. Ancak çağdaş müziğe başlayanlar vazgeçmemeli, korkmamalı. İlk “Gülasör” müziğini söylediğimde 5-6 kişi dinliyordu. “Gülasör” artık bir hit oldu. Müzik bir okyanustur, dolayısıyla yeni adımlar atılmalı, durdurulmamalıdır.

Yıllar sonra Batman’da bir konser verdiniz ama Audun Erlien, Paolo Vinaccia gibi birlikte çalıştığınız müzisyenleri bu konserde göremedik. Nedenmiş?

Bunu her hatırladığımda üzülüyorum. Ne yazık ki zaman ve imkan yetersizliğinden gelemediler. Doğal Paolo Vinaccia, Audun Erlien ve Stein Bullhansen ile bir konser harika olurdu. Kendilerini aradım, Batman konserini anlattım, gerekli izinlerin verildiğini, Batman’a konser vereceğimi söyledim. Bana katılmaya çalışacaklarını söylediler ama maalesef gelemediler. Her aklıma geldiğinde beni hüzünlendiriyor.

Pek çok albüm çıkardınız, ‘Yoruldum artık yeter’ dedikten sonra müziği bırakmayı hiç düşündünüz mü?

Sözüm oldukça devam edeceğime inanıyorum. Aslında artık albüm yok, single çalışmalar var onlara devam edeceğim.

‘DERYA’ ALBÜMÜNÜN KISACA ZAMAN İSTİYOR

“Derya” albümünüzün çağının ötesinde olduğu düşünülüyor. Bu albüm için erken bir albümdü, daha zamanı gelmedi diyebilir miyiz?

Bu doğru. Hatırlıyorum da bu albümü çıkardığımızda müzik üzerine yazan ünlü bir Norveçli gazeteci, yapımcılığını ve düzenlemesini Auden Erlien’in üstlendiği “Derya” hakkında VG gazetesinde bir yazı yazmıştı. Bu albüm için “Benim için Norveç’in en çağdaş albümü” dedi. Beğenin ya da beğenmeyin Norveçlilerin müzik kulakları çok iyi, bizimkinden çok daha gelişmiş. “Derya” albümü Kürt dinleyicileri için yeni bir formdu, eminim biraz zamana ihtiyacı vardır.

Umarım “Derya” albümü daha çok yayılır. Müziğime yeni ritimler ve batılı enstrümanlar eklesem de, üzerinde eğitim aldığım müziğin çağdaş da olsa ruhundan, unsurundan, ruhundan uzaklaşmadım. O benim içimde, ondan kaçmadım. Herhalde bu yüzden halk müziğinden kaçamadık. Her zaman folklorik bir müzik parçasına yer verdim ve onu çağdaş bir şekilde icra ettim. Muhtemelen bu yüzden müzikte ve albümlerde çok yol kat ettim ama genel olarak Kürt folkloruna yakınım, o ruha sahibim. Derya albümünde yer alan “Seyro” ve “Kezizer” müziklerinde bunu görmek mümkün.

‘MEHMED UZUN’UN DEĞERİ BENİM İÇİN BÜYÜK’

Yazar Mehmed Uzun ile akraba olduğu bilinen “Destana Egîdekî” albümünden bahsedelim. Bir kitabı etnik caz formatında bir albüme dönüştürme fikri nasıl ortaya çıktı?

Mehmed aramızdaki dostluktan dolayı kitabı bana verdi, okudum ve sözlerini beğendim. İşin en ilginci, Mehmed’in bütün sözlerini rahat ve yumuşak bir üslupla yazması, ancak bu kadar geniş ve olağanüstü bir anlam vermesidir. Mehmed Uzun’un benim için çok büyük bir değeri var. Kürtlüğün simgesi haline gelmiş, kendi dilini bilmeyen binlerce insan onun yazıları sayesinde Kürtçe öğrenmiştir. Mehmed Uzun’un yaptığı Kürt edebiyatında bir devrimdi. Yani şimdiye kadar söylediğim müziklerin sözleri arasında en çok bu albümün sözleri dikkatimi çekiyor diyebilirim.

Tabii ki kitabı bana verdiğinde okudum, sonra eve gittim. Yapsam mı yapmasam mı diye düşünüyorum, zor bir iş. Ama aslında bir isteğim vardı ve sonra kuzenim Goran yanıma gelip “Ciwan, bunu yapmak zorundasın” dedi. Sonra Goran tüm kitabı çevirip Paola’ya gönderdi ve sözleri Paola’nın da dikkatini çekti. Sonra Oslo’ya gittim ve Paolo’yu gördüm, ‘Ne düşünüyorsun?’ ‘Hadi başlayalım’ dedim ve başladık. Aslında “Destana Egîdekî” albümünü yaratan Paolo Vinaccia’ydı. Yaklaşık bir yıl mücadele ettik. Yıl! Her gün değil ayda 10-15 kez stüdyoya giderdik. Tabii ki bu albümde çok ünlü müzisyenler çaldı. Albüm etnik caz formatındaydı. Bunu gerçekten tek başıma yapamazdım. Dürüst olmak gerekirse bu albüm Paolo Vinaccia olmasaydı olmazdı, onun sayesinde oldu.

‘ÜÇ ŞİİR DAHA YAZACAĞIM’

Biraz da “Vejîn” çalışmanızdan bahsedelim. “Destana Egîdekî” albümünüzü dinlediğimde çok beğendiğimi söylemeliyim. Bu çalışmanın öyküsünü anlatır mısınız?

Evet eserin sözleri Zozan Uzun Hanım’a ait. Bu son birkaç yılda onun dört eserini besteleyip seslendirdim. Sözleri dikkatimi çekiyor. Başlarda bana bir şiir göndermişti, “Yaz, hayallerin çok geniş, güzel yazıyorsun, neden yazmıyorsun?” O da istemiyor aslında ben onu çok çıkmaya ikna ettim kısacası “Şevên Spî/Beyaz Geceler” yazdı, sonra “Lêgerîn/Aramak”, sonra “Şevên Lal/Lal Geceleri” ve şimdi de ” Vejîn/Kıyamet”. O yazdı. Atmosferi çok iyi çalışıyor, bir bakıma sürrealist yazıyor diyebiliriz; bu dikkatimi çekti. Elimde üç şiir daha var, uygun bir zamanda bu şiirleri yazıp okuyacağım gibi görünüyor. “Vejin” tam istediğim gibiydi, sözleri çok çekici, Zozan çok. Örneğin “Symphony Lisana Min /Symphony of My Heart”, herkes yazamaz. Ve Zozan bunu atlatmış gibi görünüyor, kendisini tebrik ediyorum. Onun için besteledim.

“Vejin” de size eşlik eden bir ses var, bu sesin sahibi kim?

Kızım Rosa’nın sesi. Açıkçası sesi dikkatimi çekti ve hala çekiyor. Üzerinde durdum, söylemek istedim. Ses eğitimine de gitti ama ne yazık ki devam edemedi. Bunu bir ticarete dönüştürmedi. Neden istemedi bilmiyorum, o kadar ya da bu şekilde istemiyordu. Rosa’nın söylemesini o kadar çok istiyordum ki sonunda ona bu işten bahsettim, ‘Böyle bir şey ister misin’ dedim. “Ben isterim,” dedi. Şimdi “Vejîn” eseri sayesinde yavaş yavaş motive ederek birkaç eser daha okumasını, benimle veya tek başına söylemesini istiyorum. Onun desteği olayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu